İran'ın Operasyonu Dahice

Çar, 24/04/2024 - 18:56

Eski ABD Ordusu subayı Scot Bennett: İran'ın İsrail'e karşı misilleme saldırısı, İran milletinin onurunu iade etti ve aynı zamanda şefkatli bir saldırıydı, çünkü bin kat daha şiddetli olabilirdi.”

Welayet News  -  Mashreghnews/Gerçek Vaad askeri harekatı ve İran'ın Siyonist rejimin işgal ettiği topraklara doğrudan saldırısı, bölgede ve hatta uluslararası toplumda birçok güç denklemini değiştirerek dünya çapında birçok tepkiye yol açtı. ABD Ordusu'nun eski bir askeri istihbarat ve özel harekat subayı olan Scot Bennett ile bu konuyu konuştuk. (Bu röportaj 19 Nisan Cuma sabahı İsfahan'daki gelişmelerden önce kaydedilmiştir)

İran'ın misillemesinin bir yandan kırmızı çizgiyi aşarak önceki yılların "stratejik sabrı"ndan uzaklaşırken öte yandan da hesaplı olduğunu ve "zıvanadan çıkma" örneği olmadığını biliyoruz. Bununla birlikte İran'ın askeri tepkisinin önemi neydi?

 İran'ın tepkisi gerçekten dahiyane bir hareketti ve taktiksel ve stratejik zekanın bir gösterisiydi. İran, İsrail hükümeti, ordusu, medyası ve sivil halkına, bir hafta boyunca atıp tutmaları ve İran'ın diplomatik ve askeri personelinin Suriye'deki konsoloslukta öldürülmesine yanıt olarak ne yapacağını düşünmeleri için yeterli zaman tanıdı. İsrail'in eylemi uygar dünyanın belirlediği tüm diplomatik ilkelerin ihlaliydi. İsrailliler, Suriye'deki İran konsolosluğunu hedef alıp tahrip ederek, dünyadaki ulusların ve medeni ülkelerin saygı duyduğu tüm ortak iyi kuralları ve gelenekleri tek başına ihlal etti, çiğnedi ve (doğaları gereği) ihanet etti.

İran aynı zamanda acelesi olmadığını göstermek için zamanın geçmesine izin verdi. Tahrik olmadı; asla paniğe kapılmadı. Aksine, adaletin gerçekleşmesi için hangi hedeflerin uygun olduğunu görmek için olası tüm senaryoları telaşa kapılmadan ölçüp değerlendirdi. İran adaleti sağlayacak bir tedbir arıyordu. Uluslararası itirazın olmayışı, uluslararası toplumun korkaklığını ve zayıflığını gösterdi ve böylece İran'ı, kendilerinden başka kimsenin harekete geçmeyeceğine ikna etti. İranlılar  sabrettiler ama dünyanın sessizliği sonucunda bizzat harekete geçtiler ve çok sayıda silahla İsrail askeri tesislerini hedef aldılar. Bu silahlar mükemmel bir koordinasyonla hedeflerine kilitlendi: İHA'lar alçaktan uçtu; sonra bazı füzeler İHA'lardan daha yüksek seviyede uçtu; ve sonra (savunma sistemini oyalamak için değil de) hedefleri vurması gereken hipersonik füzeler son hızla uçtu ve hedeflerini vurdu.

İran'ın tepkisi, farklı maliyet ve yaşlara sahip (eski veya yeni silahlar) ve farklı işlevlere sahip farklı teknolojilerin birbirini tamamlamak için nasıl kullanılabileceğinin harika bir gösterisiydi. Drone'lar, füzeler, hipersonik füzeler, diplomatik teamül ve hakeza diğer tarafların girişi. Elbette İran bu askeri manevra sırasında kimseyi öldürmedi, askeri tesisleri yok etti ve bunun husumetin sonu olabileceğini de duyurdu. Askeri manevrasında başarılı oldu. Onurlarını, izzetlerini korumak isteyen halkının fikrini tatmin edebildi ve aynı zamanda hiçbir masum sivili öldürmedi, çünkü İran sivillerin hayatını çok kutsal görüyor. İran'ın füzeleri tam da masumların kanının akmasını engellemek amacıyla oldukça yüksek isabet kabiliyetine sahiptir. Dolayısıyla İran'ın manevrası çok iyi organize edilmişti ve etik bir manevraydı. Bununla birlikte İranlılar, eğer kendilerine tekrar saldırılırsa, çok daha cezalandırıcı ve çok daha yıkıcı bir şekilde karşılık vereceklerini, bunun da büyük olasılıkla İsraillilerin ölümlerine ve çok daha fazla yıkıma yol açacağını da açıkça belirttiler.

Bu nedenle İran'ın manevrası iyi karşılandı ve İranlıların dünyanın diğer uluslarının gözünde sabırlı, düşünceli, stratejik düşünen ve şefkatli bir ulus olarak itibarını güçlendirdi. Bana göre İran'ın İsrail'e yönelik bu eylemi çok merhametliydi, çünkü İran isteseydi bin kat daha yıkıcı bir eylem yapabilirdi. Ama bunu yapmadı. Bu da İran'ın doğasının, dini ve askeri liderlerinin ve bu ülkenin hükümetinin yüce gönüllülüğünü ve olağanüstü üstünlüğünü gösteriyordu.

Netanyahu iktidarda kalabilmek için İran ve Amerika'yı Gazze savaşının girdabına sürüklemeye çalıştı. İsrail'in Suriye'deki İran büyükelçiliğine saldırısının ardındaki nedenlerden biri de bu olabilir. Netanyahu, İran ile İsrail arasında son dönemde yaşanan karşılıklı saldırılarla bu hedefine bir adım daha yaklaştı mı?

İsrail Başbakanı kendi propagandasının, yalanlarının ve kendini uykuya vurmalarının kurbanıdır. Netanyahu sarhoşlaştırıcı ve körleştirici gururuyla ve Amerika'yı kandırıp İsrail'in düşmanlarına karşı savaşa sürükleyebileceği fikriyle tanınıyor. 2000'li yılların başında da aynısını yaptı. Yahudiler, Siyonistler ve Netanyahu yanlısı İsrailliler, Yahudi-Siyonistlerle dolu Yeni Amerikan Yüzyılı Projesi gibi lobi kuruluşları aracılığıyla ABD hükümeti üzerinde büyük etkiye sahipler. Kişisel olarak tanıdığım ve Booz Allen Hamilton ve Ordu'dayken birlikte çalıştığım Dov Zakheim, Douglas Faith, Richard Pearl ve diğer birçok Yahudi Siyonist, 1990'larda, Afganistan, Irak, İran, Libya, Suriye, Suudi Arabistan ve diğer bölgelerin askeri fethi için bir bahane olarak 11 Eylül Pearl Harbor tarzı saldırıların gerçekleştirilmesi teorisini temel olarak destekleyen bir örgüt kurdular. Bu onların İsrail'in düşmanlarını ve komşularını devirmeye ve Gazze'yi, Suriye'nin bazı kısımlarını ve hatta Suudi Arabistan'ı ele geçirerek İsrail'i genişletmeye yönelik büyük planlarıydı.

Siyonistler daha sonra 11 Eylül saldırılarını gerçekleştirdi. İkiz Kuleler, binaların sigorta taleplerinden milyarlarca doları cebe indiren Larry Silverstein adlı Yahudi bir Siyonist'in malikiyeti ve kontrolü altındaydı. İsrailli bir öğrenci şirketinin üyeleri, patlamaların uçak kazalarından kaynaklandığını göstermek için binaların kenarlarına patlayıcı yerleştirirken tutuklandı. Ayrıca binaların tamamen kendi yerine çökmesi ve yerle bir olması da fiziksel ve bilimsel olarak imkansızdır. Bu ancak HARP ve gelişmiş silah teknolojilerinin kullanılması ve bina içinde nükleer patlama yapılmasıyla mümkündür ki bunların hepsi bilimsel olarak kanıtlanmıştır. Amerikan halkının bu konuda neredeyse hiçbir bilgisi yok ama bunlar Siyonistlerin planlarının bir parçasıydı. Netanyahu; George Bush, Dick Cheney ve diğer Siyonistlerin yönetimindeki ABD 2003'te başlayan bir savaşa girene kadar Kongre'ye gelip bu konuda konuşan ve Amerikalıları savaşa kışkırtan kilit isimlerden biriydi. Yakın zamanda Amerika'nın Afganistan'dan çekilmesiyle bu savaş sona erdi denebilir. Dolayısıyla tüm bu olaylarda Siyonistlerin ve Netanyahu'nun parmak izlerini görüyoruz ve şimdi Netanyahu yine Amerika'yı kandırıp İran'la savaşa sürüklemeye çalışıyor.

Mossad'daki İsrailli Siyonistlerin ABD içinde saldırılar düzenleyip, saldırıları İran yapıyormuş gibi davranarak suçu İran'a atacak ve daha sonra bu saldırıları ABD'yi kızdırmak için kullanıp savaş başlatmaya çalışacaklarını düşünüyorum. Ama bu bir yanlış hesaplama çünkü artık alternatif medya var, Alex Jones gibi diğer teorisyenler, benim haber kanalım ve başka kanallar var ve hepimiz İsrailli Siyonist düşmandan bahsediyoruz.  Siyasi İsrail'in Hıristiyanlıkla birleştiği yönündeki "Hıristiyan Siyonizm" yanılsaması (ve Donald Trump'ın Dışişleri Bakanı Mike Pompeo gibi bazı Hıristiyanların Hıristiyanlığın Yahudilik ve Siyonizm ile yakından ilişkili olduğuna dair inançları) tamamen hayal ürünüdür. İsrail'in ve siyasi İsrail'in ve Likud partisinin Hıristiyanlıkla hiçbir ilgisi yoktur. Ve benim gibi gerçek Hıristiyanlar bunu anlıyor. İsrail'in yaptığı veya Netanyahu'nun önerdiği her eylemi ifşa edeceğiz çünkü bunlar yalnızca yıkım ve kan dökülmesiyle sonuçlanacak şeytani eylemlerdir.

İran'ın misillemesine İsrail'in misilleme yapacağını düşünüyor musunuz? Ve eğer böyle bir şey yaparsa, nasıl olacak?

İsraillilerin büyük bir misilleme yapacağını düşünmüyorum çünkü ABD böyle bir saldırıyı desteklemeyecektir. Amerikalılar bunu zaten duyurdular. Amerika, İsrail'in hunhar ve şiddet içeren intikamına ortak olmayacaktır. Joe Biden, Amerika'yı savaşa sokmanın Amerikalılar için hiçbir değeri ve faydası olmadığını biliyor ve bu arada, bunu ilk etapta İsrailliler Filistin soykırımı ile başlattı (bunun Filistinlilerin 7 Ekim operasyonla hiçbir ilgisi yoktu). Böyle bir şey olursa Demokrat Parti'nin sonu anlamına gelecek ve Amerika'daki seçimlerin sonucunu belirleyecektir. İsrail izole edilmiş durumda ve İran, Yemen, Irak, Suriye ve Ürdün ve Türkiye'deki milyonlarca insanla karşı karşıya. İsrailliler dizginlemiş durumda ve bir savaş başlatacak kadar aptal ve pervasız olacaklarını uzak bir ihtimal olarak görüyorum, çünkü bu durunda tek başlarına savaşmak zorunda kalacaklar. Amerikan halkı böyle bir savaşa katılmaya istekli değil. Hükümetlerini devirirler ama üniforma giymezler. İsrail'in Gazze halkına ve komşularına karşı yürüttüğü kanlı ve şer dolu savaşta hayatlarını tehlikeye atmazlar.

 İsrailliler İran'a misilleme yapmak isterse bu çok küçük ve sınırlı düzeyde olacaktır. Elbette yalan söyleyecekler. Kendi halklarına ve Batı'daki ana akım medyaya İran'ın askeri hedeflerine saldırdıklarını anlatacaklar. İran'ın sivil bölgelerine herhangi bir saldırı yapacaklarını sanmıyorum ama eğer saldıracaklarsa muhtemelen Irak'taki, çöllerdeki, kimsenin kamerasının olmadığı yerlerdeki hedeflere saldıracaklarını düşünüyorum. Birkaç drone kum tepelerine çarpabilir ve askeri hedefleri vurduğunu iddia edebilir. Ama kesinlikle yalan söyleyecekler, bildikleri tek şey budur ve kazandıklarını söyleyecekler. İran da bu eylemleri kolaylıkla görmezden gelebilir. İranlılar şunu bilmelidir ki İsrail sadece konuşuyor ve çocuk gibi  öfkeleniyor. Dolasıyla İsraillilere bir bakıma akıl hastası ve geri zekalı insanlar gibi davranılmalıdır.

İran'a karşı önemli bir adım atmaları pek mümkün görünmüyor. Saldırırlarsa, Irak veya Suriye'nin su yollarında veya çöllerinde bulunan askeri tesisleri veya tekneleri veya diğer teçhizatı hedef alacaklar. Ve İran için en iyi şey bu eylemi görmezden gelmektir, çünkü bu önemsiz ve anlamsızdır. Bunlar büyük ülkelerin katlanmak zorunda olduğu ve küçük bir Şivava'nın (en küçük köpek cinsi) ısırığına benzeyen şeylerdir. İsrail, bir gözünü ve bir bacağını kaybetmiş, Amerikalıların köpekleri için yaptığı tekerlekli sandalyelerden birinde oturan küçük bir kucak köpeği gibidir. İran ise muharebe kabiliyetine sahip çok güçlü ve kudretli bir aslandır. Dolayısıyla İran'ın endişelenecek bir şeyi yok. Bu daha çok her şeyin bir enformasyon savaşına doğru gittiği bir halkla ilişkiler savaşı.

Unutulmaması gereken bir diğer husus da Netanyahu'nun canını dişine takarak iktidarını korumaya çalıştığıdır. Bu da çatışmayı sürdürmek isteyecek demektir. Dolayısıyla bu çatışmanın devam etmesi için İran'ı ufak taktiklerle vurabilir. Ancak Netanyahu yolun sonuna gelmiş bulunuyor. Dikkate alınması gereken başka bir konudu da şu: İsrail halkının çok büyük bir kısmı Netanyahu'ya karşı ayaklandı. Ve eğer bu insanlar ülkelerinin yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu; Yemen'den Türkiye'ye, Irak'tan Afganistan'a, Pakistan'dan Malezya'ya kadar dünyanın her yerindeki Müslüman ülkelerin Filistinlilere yönelik cinayet, suç ve soykırım nedeniyle İsrail'in karşısında durduğunu görürlerse; eğer ülkelerinin tamamen fethedilmesine ve çöküşüne birkaç gün veya birkaç hafta uzakta olduklarını hissederlerse o zaman barış arayacak ve Netanyahu'yu feda edecekler. Müslüman ülkelere şunu söylemek için onu idam edecekler ya da hapse atacaklar: Bize karşı savaşınızı durdurun, çünkü biz İkinci Dünya Savaşı'ndaki Hitler'in muasır versiyounu olan savaş çığırtkanı Netanyahu'yu idam ettik ya da hapse attık.

Operasyonun doğrudan İran'dan yapılmış olması, İsrail'in bölge genelinde faaliyet tarzına ilişkin hesaplarını değiştirecek mi?

İsrail ordusu ve istihbarat servisleri üzerinde en güçlü etkiyi yaratan şey, Londra, Amsterdam, Barselona, Malezya ve Pakistan'da ve dünyanın her yerindeki meydanlarda İsrail'in soykırımını protesto etmek için bir araya gelen onbinlerce sivilin yayınlanan görüntüleridir; Mossad’ın İsrail hükümetine, Filistinlilerin öldürülmesi nedeniyle on binlerce insanın öfkelendiğini ve İsraillilere karşı intikam alma ve cezalandırma feryatlarıyla ortalığı inlettiğini bildirmesidir. Bu onlar için kesinlikle çok ama çok endişe vericidir çünkü bu, İsraillilerin bu ülkelerin uluslarının kamuoyunda kırılgan bir konuma sahip olduğunu gösteriyor. Bu ulusların İsrail'e karşı gerilla savaşı başlatması oldukça muhtemeldir. Müslüman ülkelerin dini yetkililerinin halka cihad emrini vermeleri ve adaletin veya manevi kurtuluşun zalim İsraillilere, kadın ve çocuk katillerine karşı savaşmakla sağlanabileceğini söylemeleri bunun olması için yeterlidir.

Eğer bu gerçekleşirse ve sivil halk savaşmak için yavaş yavaş İsrail'e giderse, o zaman İsrail askeri kurumlarının endişesi katnalacaktır, çünkü böyle bir şeyle mücadele edemezler. Hizbullah ve diğer grupların füze atarak bu savaşa katılacağını söylemeye gerek yok. Yemen'deki Husiler (Ensarullah) bu senaryonun çok güzel bir örneğidir. Bu nedenle İsrail gemileri her geçen gün daha fazla durdurulacak ve Süveyş Kanalı'nda, Fars Körfezi'nde ve her yerde ekonomik özgürlükleri ortadan kalkacaktır. İsrail tam bir ekonomik ve sosyal abluka altında olmalı. Katar, Suudi Arabistan, Türkiye ve tüm Müslüman ülkeler İsrail pasaportlarını reddetmeli ve İsraillilerin kendi topraklarına geçişine veya girmesine izin vermemelidir. İsrail'e ait büyükelçilik, konsolosluk ve pasaportlar tanınmamalıdır. Onlara saygı duymak ve kendilerini resmi olarak tanımak yerine, onlar reddedilmeli ve kovulmalıdır, çünkü İsrail de aynı şeyi Filistinlilere yapıyor. Ürdün Kralı ve Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan, siyasi geleceklerinin kendi halkları tarafından belirleneceğini bilmelidir. Bu insanlar hayal kırıklığına uğrarsa, örneğin Türkiye'de şunu söyleyen rakipler ortaya çıkacaktır: Erdoğan başarısız oldu; Gazze'yi kurtarmak ve İsrail soykırımını her zaman için sonlandırmak için Türk halkını gönderecek bir savaş adamına ihtiyacımız var.

Ve son sorumuz biraz önce değindiğiniz Amerikan seçimleriyle ilgili olacak. Biden açıkça kendisinin yarattığı çok karmaşık bir durumun içerisinde. Çünkü İsrail'e Gazze'deki eylemlerini durdurması için daha erken ve daha fazla baskı uygulayabilirdi. Gazze'deki savaş ve İsrail'in katliamları ABD'nin gelecekteki başkanlık seçimlerini nasıl etkileyecek?

Bu, Joe Biden'ı seçimde yenilgiye mahkum eden pek çok faktörden sadece biri. Biden'ın bir sonraki seçimi kazanma umudu olduğundan şüpheliyim. Uzun zamandır Demokrat Parti'nin, kendi adaylarını değiştirmek amacıyla Biden'ın birinci başkan yardımcısı Kamla Harris'e, hatta Biden'ın kendisine veya hatta her ikisine birden suikast düzenleyebileceğini ve suçu bir İranlıya, bir Rusa veya bir Trump destekçisine atacağını söylüyorum. Demokrat partinin teşkilatı Donald Trump'tan korkuyor, çünkü Amerikan halkının büyük çoğunluğu Trump'la aynı fikirde.

Elbette Donald Trump geçtiğimiz yıllarda İran konusunda benim kesinlikle katılmadığım hatalar yaptı ama bu hatalar Mike Pompeo, Nikki Haley, John Bolton gibi etrafındakilerin kendisine söylediği yalanlardan kaynaklanıyordu. Kötü bir üne sahip bu Siyonist savaş çığırtkanları onu aldattı ve o da kendisini anldanmaya maruz bıraktı. Ama bu politikalar onun özünde olmayan politikalardı.

Trump diğer ülkelerle savaşa girmek için seçilmemişti. Amerika'yı çeşitli savaşlardan çıkarmak için seçilmişti. Tabii şimdi farklı siyasi görüşleri kendine çekmenin peşinde ve bu nedenle Rusya'ya, İran'a ve diğer bazı ülkelere karşı düşmanca açıklamalar yapmak zorunda kalıyor. Çünkü Amerika'daki muhafazakar ve Cumhuriyetçi seçmenin çoğunluğu bu sözleri duymaktan hoşlanıyor. Ancak bu Trump'ın karakteri değil. Trump bir tacirdir ve karşılıklı yarar arar; Kuzey Kore'ye karşı davranışı gibi. Ve Başkan Putin ve Rusya ile iyi ilişkileri vardı.

Başkan Trump'ın herhangi bir şekilde Rusya'ya, İran'a veya başka bir ülkeye karşı bir savaşın zeminini hazırlamaya çalışması pek olası değil, çünkü bunu yapmak onu başarısızlığa mahkum edecektir. Amerikalı seçmenler savaştan ve aldatmacadan o kadar bıkmış durumda ki, hangi adayın tüm bu savaşları sonlandıracağını ve Amerika'nın kendi sınırlarına odaklanacağını vaat ettiğine bakarak oy veriyorlar. Dolayısıyla bana göre Donald Trump’ın bizzat kendisi seçimi kaybetmesine neden olabilir ve bu da ancak Yahudilerin ve Siyonistlerin Amerika'ya dayatmaya çalıştığı savaşa girişmesi halinde gerçekleşecektir. Ve Trump'ın bunu yapacağını düşünmüyorum.

Netanyahu, Donald Trump'ın dostu değil ve bunu Biden'ın 2020 seçimlerinde Donald Trump'a karşı yaptığı [hile ve] darbeyi kabul etmeyerek göstermiş oldu. Dolayısıyla Trump bu süre zarfında çok şey öğrendi. İsrail ve Netanyahu'nun kendisinin ve Amerikan halkının dostu olmadığını, bir savaş başlatırlarsa Amerikan halkının buna katılmayacağını ve eğer İsrail'in taleplerine uyarsa kendisine oy vemeyeceklerini anlamış bulunuyor. Savaş artık seçimlerde belirleyici bir faktör haline geldi. Bu nedenle İsrailliler, 2001'de yaptıklarını tekrarlamak için Amerika'da çeşitli yanıltma operasyonları düzenlemeye çalışabilirler. 2001 yılında Dünya Ticaret Merkezi kulelerine yapılan saldırı, Amerika’nın İsrail'in düşmanlarına saldırması için tasarlanmıştı. Ancak o dönemde internet şimdiki kadar yaygın değildi. Şimdiki kadar alternatif bir medyamız yoktu. Şu anda sahip olduğumuz zihin berraklığına sahip değildik. 2001 yılında Amerikan halkı çok saftı ve kolayca aldatılıyordu; ama artık böyle değiller.

Amerikalılar artık çok daha şüphecidir, çok daha fazla araştırma yapıyorlar ve Joe Biden'a, Anthony Blinken'e, Jake Sullivan'a ve aslında Obama'nın kuklası olan ama Bidan’a hizmet ediyormuş gibi davranan tüm bu insanlara bu kadar düşman olmalarının bir başka nedeni de budur. Joe Biden beyni olmayan bir şişme bebek. Washington'daki bir avuç amatör bu hükümeti yönetiyor ve kontrol ediyor. Amerikan halkı bunu biliyor. Bunu Donald Trump da biliyor. Bu yüzden her türlü hukuk ve mahkeme araçlarıyla ona saldırıyorlar. Bu da bütün dünyaya gösteriyor ki Amerika demokratik bir sistem değildir; yasalara saygı duymuyor; otoriter bir hükümettir, son nefesini veren bir imparatorluktur. Bu nedenle Amerika'nın kendisi bir devrimin ve iç savaşın eşiğindedir. Demokratlar Amerika'da özgür ve adil bir seçim yapılmasına izin vermiyor. Demokratlar iktidarda kalırsa veya iktidarda kalmaya çalışırsa Amerika'da devrime ve iç savaşa hazır olmalısınız. Bu yıl muhtemelen Amerikan tarihinin en şiddetli yılı olacak.

Welayet News



Yeni yorum ekle